Anasayfa / Startpage
kimdir ÇALGICI AYKUT / Who is he?
iletisim / Kontakt
Yenilikler/News
Resimler/Pictures
Misafir defteri/Guestbook
Dert bende,derman kimde? / Cares
Sarkılar/Songs-Siirler/Poems
KELEK YAPANLAR! / it`s outrageous!
Mekanlar
   
 

arkadas

hasretinle yandi gönlüm

gidiyorum buralardan

SEVGI

Yalnız bir adam, bir gün bir koza bulur. Kozanın içinde küçük bir  tırtıl vardır.
 Adam çok sever bu tırtılı, onunla tüm yalnızlığını, tüm sevgisini  paylaşır.
Gel zaman git zaman tırtıl büyür, güzel bir kelebek olur.

Adam,kelebeğine hayran... Bırakamaz bir türlü...

Aslında kelebeğin aklında dağlar, kırlar, çiçekler vardır da; kıyamaz bir türlü adama ve
sevgisine, yalnız bırakamaz Oınu....

Üç günlük ömrünü sevildiği ve sevdiği yerde geçirmeyi arzulamaktadır yüreği...

Ama adam da bilir ki; "Sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir...."

Kelebeğine son kez bakar ve onu salıverir özgürlüğüne, kırlarına, çiçeklerine doğru...

Kelebek mutlu olmasına mutlu olur ama hiç bir meltem, hiç bir çiçek
yaprağı adamın avucunun sıcaklığı andırmaz...

Aklında adam, o çiçek senin bu  çiçek   benim dolaşır saatlerce....

Adam kelebeğe sevdalı, bakıp durur boşluğa...

Kelebek ise hala konacak sıcak bir avuç aramakta...

Kelebek şunu anlamıştır;

BAZEN AİT OLDUĞUMUZ YER, SICAK BİR AVUÇTUR BİLİRİZ AMA O YERİN BIZE AİT OLMA İHTİMALİ BİR HİÇTİR...

Adam da şunu idrak etmiştir;
HİÇ BİR SEVDAYI YALNIZCA SEVGİYLE YAŞATAMAZSINIZ...

O günden sonra kelebek, adama duyduğu özlemi gömecek bir dağ aramaya  başlar,
ama gücü tükenene dek arayış da bulamayınca anlar ki;

HİÇ BİR DAĞ, BİR
ÖZLEMİ GÖMEBİLECEĞİ KADAR BÜYÜK DEĞİLDİR...

Adam ise sevdasını koyar sımsıcak avuçlarına, kelebegin yerine......

Herkes bir şeyler yaşar. İyi ya da kötü, doğru ya da yanlış...
Yaşadıklarından ders çıkararak hayatına bir yol verir. Aynı zamanda düşüncelerine de... Bırak SEVGİ seni bulsun...


Name:  D. Cabuk

Acıyla Erir Yüzüne Aşık Çocuk

Ne zaman yüzüne baksam
yalnızlığın o mutlu gerilimi

O öksüz göl hızla derinleşir
biliyorum, acılarım hiç bitmeyecek, bu öyle bir
yeşil

Ne zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum
ikimizi de aşar, o kapının ardındaki masal
bense yüreğimin bu hallerinden korkar, kalırım
bir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi
geçip giden yüzlerine bakar kalırım

Ömrün kısalığı çarpar camlara
ateş hızla yayılır içerilere

Akşam olur, evler dolar boşalır
acıyla erir, yüzüne aşık çocuk

Ne zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum
İkimizi de aşar, o kapının ardındaki masal

.

Cezmi Ersöz

****************************************************
Hayyam'dan

Geçmiş günü beyhude yere yad etme,
Bir gelmemiş an için de feryat etme,
Geçmiş gelecek masal bunlar hep
Eğlenmene bak ömrünü berbat etme.
 ************************************************
 D. Cabuk

TAHİR İLE ZÜHRE MESELESİ...

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil

bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte

yani yürekte..

mesela bir barikatta dövüşerek

mesela kuzey kutbunu keşfe giderken

mesela denerken damarında bir serumu

ölmek ayıp olur mu?

seversin dünyayı doludizgin

ama o bunun farkında değildir

ayrılmak istemezsin dünyadan

ama o senden ayrılacak

YANİ SEN ELMAYI SEVİYORSUN DİYE

ELMANIN DA SENİ SEVMESİ ŞART MI..

yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık

yahut hiç sevmeseydi

Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...



NAZIM HİKMET RAN

 **********************************************************
Davut Cabuk

KARADUT


Karadutum catal karam cingenem..
Nar tanem nur tanem bir tanem...
Agac isem dalimsin salkim sacak
Petek isem balımsın ogulum
Günahımsın vebalimsin....

Dili mercan dizi mercan disi mercan
Yoluna bir can koydugum
Gokte ararken yerde buldugum
Karadutum catal karam cingenem
Daha nem olacaktin bir tanem
Gulen ayvam, aglayan narimsin
Kadinim, kisragim, karimsin....

Sigara paketlerine resmini cizdigim
Korpe fidanlara adini yazdigim
Karam, karam
Kası karam, gozu karam, bahti karam
Sila kokar, arzu tüter
Ilgit ilgit buram buram.
Ben beyzade, kisizade,
Her turlu dertten topyekun azade
Hani su ekmegi elden suyu golden.
Durup dururken yorulan
Kibrit copu gibi kirilan
Yalniz sanat cikmazlarinda basini kasiyan
Artik otlar gostermelik atlar gibi bedava yasayan
Sen benim mihnet icinde yanmis kavrulmusum

Netmis, neylemis, nolmusum
Comert ırmaklar gibi gürül gürül
Bahtin karısmıs bahtima cok sükür.
Yunmus, yıkanmis adam olmusum

Karam, karam
Kasi karam, gozu karam, bahti karam
Sensiz bana canim dunya haram olsun


Bedri Rahmi Eyüboglu
   ********************************************************

 Davut Cabuk


" Karadutum , catalkaram , cingenem .... "
diye baslar siir ve devam eder gider .
Cogumuz biliriz bu siir´i.
Ve saniriz ki sair, bu siiri esi icin yazmistir !
Oysa sairin esi icin tam bir dramdir bu siir !

Karadut gercegi ;
Bedri Rahmi - Eren Eyüboglu aski isliyor ;
1949´da bir gün Istanbul Büyük Klüpteki bir toplantida,
davetliler Bedri Rahmi Eyüboglu´ndan bir siir okumasini
istediler.Eyüboglu ayaga kalkti ve Karadut´u okumaya basladi.

" Karadutum catalkaram cingenem
Daha nem olacaktin bir tanem
Gülen ayvam , aglayan narimsin
Kadinim , kisragim , karimsin .... "

Bedri Rahmi, siiri okurken aniden gözlerinden yaslar süzüldü.
Salondaki herkes niye agladigini anlamisti, tabii herkesten cok ,
hemen yanibasindaki karisi Eren Eyüboglu.
Cünki siirde " kadinim - kisragim - karimsin " dedigi kadin ,
karisi degildi.
Bu siir´i 3 yil önce, bir baska kadin icin yazmisti.
 Mari Gerekmezyan icin .
" Kara sapli bicak gibi " Mari, Bedri Rahmi´nin asistanlik
yaptigi Güzel Sanatlar Akademisi´nin heykel bölümüne
misafir ögrenci olarak gelmisti. O dönem askerligini
apmakta olan sair - ressamin sinesine " karasapli bir bicak "
gibi saplanmisti.
Mari, Bedri Rahmi´nin bir büstünü yapmisti.
Bedri Rahmi bu büstü, Mari´nin cesit cesit potresiyle ve ona
yazilmis siirlerle yanitlamisti.
Artik asklarindan bütün Istanbul haberdardi. Bedri Rahmi
sanatinda tam bir patlama yasiyor, Eren Eyüboglu ise
abirla esinin kendisine dönmesini bekliyordu.

Yorgun yürek " Karadut " 1946´da menenjit tüberküloz kapti.
Iyilesebilmesi icin antibiyotik lazimdi. Savas yeni bitmisti
ve ilac ates pahasiydi.
Bedri Rahmi , genc sevgilisine ilac alabilmek icin tablolarini
 elden cikarmaya basladi.
Ancak bu cabalar da sonuc vermedi ve o yil Istanbul
 Alman Hastanesi´nden Mari Gerekmezyan´in ölüm haberi geldi.
Bedri Rahmi yikilmisti. Sevgilisini sonsuzluga ugurladiktan
 sonra keder icinde eve döndügünde kendisini teselli eden,
 yine esi Eren olacakti.
O dönem ickiye basladi ünlü sair. Ürettigi ve dönemin
ünlü olan eseri ise ;
" Türküler bitti , halaylar durdu ,
horonlar durdu ( ... )
Hüzün geldi bas köseye kuruldu
yoruldu yüregim yoruldu . "

Eren Eyüboglu, esinin bu zor dönemi atlatmasina yardimci oldu.
Onu yeniden sanatiyla bulusturmak icin cabaladi.
 Basardigini saniyordu.
Ta ki büyük Klüp´teki o geceye kadar ...
" Karadut " u okurken, Bedri Rahmi´ nin yanaklarindan
süzülen gözyaslari , sevda yarasinin hala kapanmadiginin kanitiydi.
Bunun üzerine Eren, bir süre Paris´te yasamaya karar verdi.
Oradan esine yazdigi bir mektupta " o geceyi " hatirlatti ;

4 Ocak 1950 Paris
Canuskam ;
Klüpte bir gece , bir siir okumustun hani ! Hatirladinmi ?
Gözlerinden birden yaslar döküldügünü görünce icimin
karardigini hissetmistim. Sesin nasil titremisti . Hey !
Bütün bunlari hatirliyormusun ? Sanki bögrüme kizgin bir
ütü yapismis gibi olmustum.
O gece ...
Senin seneler sonra bile olsa yanip tutustugunu anlamistim
Bedri´nin ruhuna, insan üstü bir gücün aciyip ona güc
vermesi icin dua etmistim. Ruhun cektigi acilari Allah dindirsin.
Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanimizda
 yasamaktan mutluluk duyabilmeni saglasin.
Eren

Bu dualar ise yaradi .
Bedri Rahmi 11 yasindaki ogluyla esine geri döndü.

1974´deki ölümüne kadar gecen ceyrek asri, ayni evde
calisip üreterek, diz dize birlikte tükettiler. Öldügü gün,
esi Eren cenazeden dönüste artik 35 yasina gelmis
glunu karsisina oturttu.
" Babani ugurladik " dedi, " Ama sunu bilmeni istiyorum ki,
 ona cok kirildim. Yasadigi iliskiyi unutmadim.
Hicbir kadin asagilanmayi kabul etmez.
Buna katlandimsa, bil ki sadece senin hayatin kararmasin diyedir . "



Güzellikler paylasilmak icindir ;
Bu veya benzeri Hayat hikayelerini okudugum zamanlar duygulanirim ,
ne asklar - ne hayatlar feda edilmis derim kendi kendime ,
ama gercektende yukaridaki gibi bir " hicligi "
 cagimizda hangi kadin kabul eder acaba ?    

 *****************************************************************
Bence artık sen de herkes gibisin

Gönlümle baş başa düşündümde demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Simdi ta içimde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin.
Maziye karıştı sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni eminim,
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artik sen de herkes gibisin.

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence simdi herkes gibisin
Yolunu beklerken dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sende herkes gibisin.
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de herkes gibisin

Nazım Hikmet Ran
  ************************************************************
 Hayyam dan…
Kim demiş haram nedir bilmez Hayyam
Ben haramı helali karıştırmam
Seninle içtiğim şarap helaldir
Sensiz içtiğim su bile haram!.
********************************************************************

 Hayyam'dan!..
SEVGİYLE yoğrulmamışsa yüreğin
Tekkede, manastırda eremezsin,
Bir kere gerçekten sevdin mi dünyada
Cennetin cehennemin üzerindesin..

++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 D. Cabuk


AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ


Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili.
O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır.
Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur.
Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar.
Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,
anneler ve korkular yoktur.
Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili.
İnsan bir başka ışığa teslim olur...
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil,
içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir.
Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur.
Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın
hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de...
Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının
çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir
sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...

Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili,
kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı
hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye.
Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda,
gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri,
o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim.
Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...

Aşk çok eski bir şeydir sevgili.
Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer.
Sevdiğimiz insanların çocuklukları da...
Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.
Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider,
hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...

İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır.
Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...
Bazen denizler, kıyılar çeker insanı.
İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde
yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu.
Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara...
Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...

İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda
umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler,
kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının
korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...

Birazdan sabah olacak...
Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,
anneler ve korkular başlayacak...
Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve
hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...

Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış.
Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını,
cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri
alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...

Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...

Aşkta yarın yoktur sevgili...


Cezmi Ersöz

 *************************************************************************
  isimsiz
 
 
Aşk ve Kuyruklu Yıldız

Gittiğim bütün hekimler aynı şeyleri söylediler
söz birliği etmişçesine
'aşk hastalığıdır bunun adı
ve çok sarsar insanı bu yaştan sonra'
Oysa ne yalan söyleyeyim,
ben yalnızca
bir kuyrukluyıldıza
çarptığımı sanmıştım
yaşamın çıkmaz sokaklarında yürürken
yüreğim bir patlamayla aydınlanınca...
"*******************************************************
  Davut Cabuk
davutcabuk@hotmail.com


Her Şey Sende Gizli


Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin. 

++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

 BU SANA !!


"Kimi sevsem sensin!.."

kimi sevsem sensin / hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor

her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor

kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum

*************************************************************
 Nilüfer Acikyüz


en azından üç dil bileceksin


en azından üç dilde
ana avrat dümdüz gideceksin
en azından üç dil
çünkü sen ne tarih ne coğrafya
ne şu ne busun
oğlum mernus
sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun...
(bedri rahmi eyuboğlu - üç dil isimli şiirinin son bölümü) 

***********************************************

ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ

gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu ağlardım

ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgar aklımı alırdı
sessizce bir cigara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürüm içim ürperirdi
felaketim olurdu ağlardım

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu ağlardım

Attila Ilhan
*******************************************************

AŞK

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

ÖZDEMİR ASAF

**************************************************************
 ANLATAMIYORUM

Aglasam sesimi duyar misiniz,
Misralarimda
Dokunabilir misiniz,
Gozyaslarima, ellerinizle?
Bilmezdim sarkilarin bu kadar guzel,
Kelimelerinse kifayetsiz oldugunu
Bu derde dusmeden once.
Bir yer var biliyorum;
Her seyi soylemek mumkun;
Epiyce yaklasmisim, duyuyorum;
Anlatamiyorum.

Orhan Veli KANIK

**************************************************************
SENİ DÜŞÜNMEK

Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.

Nazım HiKMET RAN

 ************************************************************

Sen benim hicbir seyimsin

Yazdiklarimdan cok daha az
Hic kimse misin bilmem ki nesin
Luzumundan fazla beyaz
Sen benim hicbir seyimsin
Varligin yoklugun anlasilmaz

Galiba eski liman uzerindesin
Nasil karanligima bir yildiz olmak
Dudaklarinla cama cizdigin
En fazla sonbahar otellerinde
Universiteli bir kiz uykusu bulmak
Yalnizligi olduresiye cirkin
Sabaha karsi olduresiye korkak
Kulagi cabucak telefon zillerinde

Sen benim hicbir seyimsin
Hicbir sevismek yasamisligim
Henuz bos bir roman sahifesinde
Hic kimse misin bilmem ki nesin
Ne cok cigliklarin silemedigi
Zaten yok bir tren penceresinde

Sen benim hicbir seyimsin
Yabanci bir sarki gibi yarim
Yagmurlu bir agac gibi islak
Hic kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun arasinda cagirdigim
Cocukluk sesinle aglayarak

Sen benim hicbir seyimsin

Attila iLHAN

  ************************************************************************  
SEVDAN BENİ

Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...

Ahmet ARiF

  ************************************************************  

SENİNLE ÖLMEK İSTİYORUM

Dað başında bir avcı kulübesi
Yerle diz boyu kar
Ocakta ateş
Dışarda rüzgar
Hadi gel
Önce sevişmeliyiz uzun uzun
Yerdeki ayı postunun üzerine uzanmalıyız
Bütün vücudunu santimetrekarelere ayırıp
Birer birer öpmeliyim
Ve sonra sımsıkı sarılmalıyım sana
Böylece ölmeliyiz
Aradan yıllar geçip
Bizi buldukları zaman
Etlerimiz çürümüş olsa da
Kemiklerimiz ayrılmamalı birbirinden
Hadi gel
Nefes almak hüner deðil
Seninle ölmek istiyorum.

Ümit Yaşar OĞUZCAN   
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 ASK

Simdi sen kalkip gidiyorsun. Git.
Gozlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gozlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugun iyi uyanmistik
Sevgiyeydi ilk acilisi gozlerimizin sirf onaydi
Bir kus konmus parmaklarima uzun uzun otmustu
Bir sevismek gelmis bir daha gitmemisti
Yoktu dunlerde evvelsi gunlerdeki yoksullugumuz
Sanki hic olmamisti

Oysa kalbim iste suracikta carpiyordu
Surda senin gozlerindeki bakimsiz mavi, guzel lafli Istanbullar
Surda da etin cogaliyordu dokundukca laflarin dunyalarin
Oyle duzeltici oyle yerine getiriciydi ki sevmek
Ki Karakoy koprusune yagmur yagarken
Biraksalar gokyuzu kendini ikiye bolecekti
Cunku iki kisiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saclarini islatmaya
Bir dilim ekmegin bir iki zeytinin basinaydi doymamiz
Seni bir kere opsem ikinin hatiri kaliyordu
Iki kere opeyim desem ucun boynu bukuk
Yuzunun bitip vucudunun basladigi yerde
Memelerin vardi memelerin kahramandi sonra
Sonrasi iyilik guzellik.

Cemal SÜREYYA 

+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

BEN SANA MECBURUM

ben sana mecburum bilemezsin
adini mih gibi aklimda tutuyorum
buyudukce buyuyor gozlerin
ben sana mecburum bilemezsin
icimi seninle isitiyorum

agaclar sonbahara hazirlaniyor
bu sehir o eski Istanbul mudur
karanlikta bulutlar parcalaniyor
sokak lambalari birden yaniyor
kaldirimlarda yagmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun

sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir aksamustu ansizin yorulur
tutsak ustura agzinda yasamaktan
kimi zaman ellerini kirar tutkusu
birkac hayat cikarir yasamasindan
hangi kapiyi calsa kimi zaman
arkasinda yalnizligin hinzir ugultusu

Fatih`te yoksul bir gramofon caliyor
eski zamanlardan bir cuma caliyor
durup kose basinda deliksiz dinlesem
sana kullanilmamis bir gok getirsem
haftalar ellerimde ufalaniyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun

belki Haziran`da mavi benekli cocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir sileb siziyor issiz gozlerinden
belki Yesilkoy`de ucaga biniyorsun
butun islanmissin tuylerin urperiyor
belki korsun kirilmissin telas icindesin
kotu ruzgar saclarini goturuyor

ne vakit bir yasamak dusunsem
bu kurtlar sofrasinda belki zor
ayipsiz fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yasamak dusunsem
sus deyip adinla basliyorum
icimsira kimildiyor gizli denizlerin
hayir baska turlu olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin.
Attila iLHAN